Felsefe Üzerine (2006 yılından bir yazı)
Biraz önce -daha önce de bahsettiğim- TRT-2’deki Prof.Dr.Kenan Gursoy‘un sunduğu ‘Düşünce iklimi‘ programını izledim. Bugünün konusu ‘Felsefe‘ idi. Konukları ile çok güzel bir sohbeti gerçekleştirdiler.
Avrupa’da liselerde felsefe dersi veren 3 ülkeden biri olduğumuzu öğrendim, şu anda 28 üniversitede felsefe bölümü varmış. Bunlar sevindirici fakat felsefenin neden hayatımıza sirayet edemediğini düşünmedim değil. Biz de lisede felsefe dersi gördük, fakat o kadar sevmedik, öğretim metodundan mı acaba? Oysa felsefeden uzak kalmak hayatın kendisinden-düşünmekten uzak kalmak demekti. Biz ne yaptık ki, insanımızı düşünmekten soğuttuk?
Felsefe, tarih süreci içinde canlı olarak yaşayan ve süregelen bir bilim dalı. Bin yıl önceki Aristo‘dan Gazali‘den ayıramıyorsunuz bugünkü felsefeyi. Ne oldu ki, 13. yüzyıldan sonra etkili düşünürler yetiştiremedik? Avrupa, bizim düşünürlerimizden etkilenerek kendi medeniyetlerini-rönesanslarını geliştirmede biraz geciktiler, 2-3 yy sürdü. Oysa biz komplekse kapılmadan Yunan Felsefesinden gelen bilgileri incelemeye başlamışız.
Ben bugüne gelmek istiyorum. Bugün yaşadığımız toplumsal olumsuzlukları, felsefeden-düşünmeden uzak kalışımıza bağlıyorum. Hep şikayet ederiz, bize düşünme değil ezbercilik öğretiliyor diye, çok doğru. Programda da üzerinde durulduğu gibi, sanırım yapmamız gereken, doğu-batı felsefesini de ihmal etmeyerek kendi köklerimizden kaynaklarımızdan yola çıkarak tekrar felsefeyi hayatımıza davet etmek olacak. Ancak o zaman özgürce düşünerek hayatımızı daha da güzelleştirebiliriz.
Yazıda soru işareti içeren cümleler fazla oldu, zaten felsefe cevaptan daha çok soru sorma değil mi?
