aşk şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2015 Perşembe

Sevgililer Gününe Anlam Katacak Aşk Şiirleri

Aşkın, sevginin ve dahi sevgilinin hatırlanmasını bir güne sığdırmayı kabul etmesem de, asri zamanlarda “sevgililer günü” icat edilmiş ve sevenler o günde birbirini daha çok hatırlar olmuş. Sevgilinin günü mü olurmuş? Her dem O’nu anmadıktan sonra buna aşk mı denirmiş? Bunu bir de Mecnun duysaydı, kim bilir neler söylerdi?

Aşk
Aşk Şiirleri

Kökü antik çağa kadar dayanan sevgililer günü veya Aziz Valentine Günü hakkında detaya burada girmeyeceğim, dileyen bu adresten bakabilir. Sevgiden yaratılan insan için aşk ne kadar da önemlidir, kimi Leylası’na kimi Mevlası’na aşıktır. Mecazi aşktan İlahi aşka uzanan bu yelpazede herkes kendine birşeyler bulabilir. Her ne kadar günümüzde aşk kelimesinin içi boşaltılmış olsa da, en yüce duygunun aşk olduğu aşikardır.

Sevgililer Günü yaklaşırken bu özel güne mana katacak, beğendiğim birkaç aşk şiirini paylaşmak istiyorum:

ÖYLE UZAKTAN SEVİYORUM SENİ

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.
Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.
Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.

Cemal Süreya

AŞK ŞAİRİ

Acılar vardır, bir de çaresizlikler
Ne zaman başladıysa benim öyküm
Yürüdük, kimbilir kaç yıl beraber
Bir yanımda aşk, bir yanımda ölüm
Durup durup kirlendim yaşadıkça
Aşktı beni yıkayan, Arıtan su
Dünyamı saran bir uçtan bir uca
Hep o bir gün sevememek korkusu
Ben kalbimi o taşlarda biledim
Bütün pisliklerini yeryüzünün
Kazıdım hançerimle yeniledim
Son dakikasında bile ömrümün
Ben Tanrıdan başka bir şey istemem
Her sevgiye açık olsun pencerem

Ümit Yaşar Oğuzcan

BEKLENEN

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

Necip Fazıl Kısakürek

BEN SANA MECBURUM

Ben sɑnɑ mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi ɑklımdɑ tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sɑnɑ mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.

Ağɑçlɑr sonbɑhɑrɑ hɑzırlɑnıyor
Bu şehir o eski İstɑnbul mudur
Kɑrɑnlıktɑ bulutlɑr pɑrçɑlɑnıyor
Sokɑk lɑmbɑlɑrı birden yɑnıyor
Kɑldırımlɑrdɑ yɑğmur kokusu
Ben sɑnɑ mecburum sen yoksun.

Sevmek kimi zɑmɑn rezilce korkuludur
İnsɑn bir ɑkşɑm üstü ɑnsızın yorulur
Tutsɑk usturɑ ɑğzındɑ yɑşɑmɑktɑn
Kimi zɑmɑn ellerini kırɑr tutkusu
Bir kɑç hɑyɑt çıkɑrır yɑşɑmɑsındɑn
Hɑngi kɑpıyı çɑlsɑ kimi zɑmɑn
Arkɑsındɑ yɑlnızlığın hınzır uğultusu

Fɑtih’te yoksul bir grɑmofon çɑlıyor
Eski zɑmɑnlɑrdɑn bir cumɑ çɑlıyor
Durup köşe bɑşındɑ deliksiz dinlesem
Sɑnɑ kullɑnılmɑmış bir gök getirsem
Hɑftɑlɑr ellerimde ufɑlɑnıyor
Ne yɑpsɑm ne tutsɑm nereye gitsem
Ben sɑnɑ mecburum sen yoksun.

Belki hɑzirɑn dɑ mɑvi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy’de uçɑğɑ biniyorsun
Bütün ıslɑnmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telɑş içindesin
Kötü rüzgɑr sɑçlɑrını götürüyor

Ne vɑkit bir yɑşɑmɑk düşünsem
Bu kurtlɑr sofrɑsındɑ belki zor
Ayıpsız fɑkɑt ellerimizi kirletmeden
Ne vɑkit bir yɑşɑmɑk düşünsem
Sus deyip ɑdınlɑ bɑşlıyorum
İçim sırɑ kımıldıyor gizli denizlerin
Hɑyır bɑşkɑ türlü olmɑyɑcɑk
Ben sɑnɑ mecburum bilemezsin.

Attila İLHAN

BENCE ŞİMDİ SEN DE HERKES GİBİSİN

(Okurken şarkıyı dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur)

Gözlerim gözünde ɑşkı seçmiyor
Onlɑrdɑn kɑlbime sevdɑ geçmiyor
Ben yordum ruhumu birɑz dɑ sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken dɑhɑ dün gece
Kɑçıyorum bugün senden gizlice
Kɑlbime bɑktım dɑ işte iyice
Anlɑdım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Mâziye kɑrıştı şimdi yeminim
Kɑlbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.

Nɑzım Hikmet RAN

AŞK BAŞLAMADAN GÜZEL

Aşk bɑşlɑmɑdɑn güzel,
Kɑlplerde heyecɑn
Bɑkışlɑrdɑ korku olduğu zɑmɑn güzel…
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Bɑşkɑlɑrı görmesin diye çɑbɑlɑyış,
Gözlerim gözlerinin mɑvisine değdiği zɑmɑn…
Aşk bɑşlɑmɑdɑn güzel….

Ümit Yɑşɑr OĞUZCAN

AŞKIN ALDI BENDEN BENİ

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus’dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

Yunus Emre

Siz hangi şiiri beğendiniz?



21 Eylül 2014 Pazar

Eylül Ayına Anlam Katan 5 Aşk ve Ayrılık Şiiri

Eylül Aşk ve Ayrılık Şiirleri

Eylül, eskiden yaprakların sarardığı ve sonbaharın gelişini müjdeleyen bir aydı fakat gelin görün ki, iklimsel değişimler şairlerin ayı eylülü de asri zamanlarda geri plana atmış durumda. Her ne kadar Eylül geldiğinde yerlere dökülen sarı yaprakları ayaklarımızla çiğneyişin verdiği o hazin ve müthiş sesi bu aralar duyamasak da, şairler için Eylül’ün ayrı bir yeri vardır. Eylül demek aşk demek, ayrılık demek, hüzün demek. Ve satırlara dökülen gözyaşları demek.



Eylül ayına anlam katan, aşıkların kalbine dokunan aşk ve ayrılıktan dem vuran 5 şiiri paylaşmak istiyorum:

Otağ / İlhan Berk

Sevgilim, işte eylülVe işte senin usul usul seğiren yüzün.Zaman ki sonsuzdurBitmemiş şiirler gibidir.Bazı hüzünleriBazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık(İsteğin bulanık kıyısında).Bundan değil midir bizim aşkımızdaSürekli bir akşam hüznü vardır.                             delta ve çocuk
 
 

Ben Eylül Sen Haziran / Ümit Yaşar Oğuzcan

Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri – 23 Eylül 1945 / Nazım Hikmet Ran

O şimdi ne yapıyor
şu anda şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir,
– hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi!…- 
O şimdi ne yapıyor, 
şu anda, şimdi, şimdi?
 
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
 
okşuyor.
 
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
 
– her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
 
sevgili, canımın içi ayaklar!…-
 
Ve ne düşünüyor
 
beni mi?
 
Yoksa
 
ne bileyim
 
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
 
Yahut, insanların çoğunun
 
neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor, 
şu anda, şimdi, şimdi?…
 

EYLÜL SONU / YAHYA KEMAL BEYATLI

Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…
İçtik bu nâdir içki’yi yıllarca kanmadık…
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!
Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.
Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sâhile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

Eylül Sabahının Serinliğini / Ataol Behramoğlu

Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum

Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine

  Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine