26 Eylül 2025 Cuma
Hz. Mevlana ile İlahi Aşk Yolculuğu | 3 Dakikada Huzur
9 Aralık 2014 Salı
Şeb-i Arus Törenleri ve Mevlana
Şeb-i Arus Törenleri ve Mevlana
Şeb-i Arus, Farsça “Düğün Gecesi” anlamına gelmektedir ve 17 Aralık 1273 Pazar günü bu fena aleminden beka alemine göç eden Hz. Mevlana’nın vefat ettiği günün hatırası olarak kullanılan bir tabirdir.
Mevlana Hazretleri, ölümü “Sevgiliye kavuşma” olarak düşündüğü için ölüm gecesini bir vuslat gecesi olarak düşünmektedir. Kim sevgilisine kavuşmak istemez ki? Modern insanın en büyük korkularından biridir ölüm korkusu. İnsanı sadece maddeden ibaret addeden modernizm bize hazzı empoze ettiği için ölümle elimizdeki bu hazlardan eser kalmayacak düşüncesi içindeyiz. Oysa insanın madde ile mananın bütünü olduğunu anlayabilsek, Platon’un mağara benzetmesinde anlattığı gerçek dünyadan bihaber gölgeler dünyasından kurtulup gerçeğe ulaşabileceğiz. Son iki yüzyılda madde-mana dengesi şaştığı için bu hallerdeyiz, dünyanın da ekolojik olarak çivisini çıkarmadayız. Halbuki bizim Mevlana gibi değerlerimiz var. Hz.Mevlana’nın belirttiği gibi elest bezminden gelen insan, bu dünyaya gözlerini açmakla beraber aslında sonsuz bir yolculuğa adaydır ve ölüm dediğimiz hadise, bu sonsuz hayatın bir kapısıdır. Öyleyse korkmaya da gerek yoktur ve bu kapının açılması bir düğün gecesi neşesi içinde karşılanmalıdır.
Şeb-i Arus Törenleri ve Sema Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Her yıl Hz.Mevlana’yı anmak için Şeb-i Arus törenleri düzenleniyor. Asıl yeri Konya olmakla beraber artık bir çok farklı ilde törenler de düzenlenmektedir. Konya, bunu istemese de diğer şehirlerde yaşayan insanların bu havayı soluması için oldukça faydalı olduğunu düşünüyorum.
Sema ve semazenler hakkında yanlış bilinen kavramlar var, bildiğim kadarıyla aktarmak istiyorum:
- Sema lügatte işitmek manasına gelir, terim olarak musiki namelerini dinlerken vecde gelip kendinden geçerek dönmek anlamındadır.
- Hz. Mevlana, Hz. Şems ile tanışmadan önce sema etmemiştir. Hz. Şems’le kavuşma ve ayrılık dönemlerinde sema etmiştir.
- Hz. Mevlana, zerreden feleklere kadar herşeyin sema ettiğini söylemektedir.
- İslam’da ilk sema edenin Hz. Ebubekir olduğu söylenir. (Bir yerde okumuştum, kaynağını hatırlayamadım)
- Sema ayini, Mevlevilik tarikatının bir ayinidir.
- Hz. Mevlana’nın vefatından sonra oğlu Sultan Veled, sema ayininin kurallarını belirlemiş ve bugüne kadar gelmiştir.
- Semazenler boş yere dönmezler, dönerken Allah’ı zikrederler.
- Sema esnasında çalınan müzik, tarikat ehli dışında olumsuz karşılanmıştır fakat tasavvuf ehli sema ayinindeki müzik ve raksın Allah’a yaklaştırdığını düşünmektedir.
- Semazenin sağ eli yukarıya sol eli aşağı bakar: Allah’dan aldığını halka, kendine mal etmeden ulaştırır.
- Semazenlerin giydiği siyah hırka toprağı-kabri, içine giydikleri beyaz Tennure saflığı ve kefeni, başlarındaki sikke ise tevhidi ve mezar taşını temsil eder.
- Kırmızı posta oturan kişiye Postnişin denir ve Hz. Mevlana’nın makamını temsil eder, herkesin oturması uygun değildir.
Aklıma gelenler bunlar. Daha detaylı bilgilere erişmek için Semazen.net sayfasına bakabilirsiniz. A’dan Z’ye tüm bilgileri burada bulabilirsiniz.
Son zamanlarda tüm dünyada Hz.Mevlana’nın daha çok tanındığını görmek çok sevindirici. Amerika’da şiir dalında en çok satan yabancı kitap Rumi-Mesnevi’dir, tabii hepsi değil bazı beyitleri. İnsanlar O’nu şair olarak görebilir fakat O aslında büyük bir Hak aşığıdır. Eleştirmek istediğim bir husus var: otel veya restoran açılışları gibi durumlarda bazen sema ayinleri düzenlenmektedir.Bu bence yanlıştır, olmaması gerekir, bu konuya dikkat edilmesi gerekir. Sonuçta sema ayini bir nevi ibadettir. Bir diğer konu da sosyal medyada paylaşılan ve ilgisi olmadığı halde altında Hz.Mevlana yazan paylaşımlar. Bazen dayanamayıp “bu söz hangi eserinde yazıyor” diye yorum yazıyorum, cevap gelmiyor tabii.
Hz. Mevlana, Mesnevi‘sinde şiir söylemek istemediğini fakat şiirle insanlara bazı şeyleri daha iyi anlatabileceğini söyler. Yoksa derdi şairlik değildir. O’nun derdi aşktır, İlahi Aşktır. Büyük bir Hadis Bilgini olan Mevlana Hazretleri, Hz. Şems gelene kadar müderris olarak medresede ders vermekte ve büyük bir hayran kitlesine sahiptir. Fakat içinde eksik olan birşeyler vardır, o da ilahi aşktır. Rabbinden bunu ister ve Allah karşısına, ilahi aşkı anlatan Hz. Şems’i çıkarır. Hz. Mevlana’yı Mevlana yapan Şems’dir. O elinden tutup Hz Mevlana’yı ilahi aşk deryasına bırakmış ve hayatından çekilmiştir. Hz. Şems’in ilk geldiğinde yaptığı şey daima ilgimi çekmiştir: Mevlana’nın çok kıymetli yazma eserleri de barındıran kütüphanesindeki kitapları havuzun içine atmıştır. Önce Hz Mevlana şok olur ama sesini çıkarmaz. Hz. Şems kitabi bilgiyi bir kenara bırakmasını anlatmaya çalışmıştır. Marifet bilgisine bilgi ve aşkla gidilir, bu kuşun iki kanadı gibidir, biri olmazsa kuş uçamaz. Hatta Hz. Peygamberimiz’in Mirac hadisesinde Sidret-ül Münteha’ya kadar kendisine eşlik eden Cebrail (AS)’in bu noktadan sonra ben gelemem yanarım dediği meşhurdur. Cebrail(AS) aklı-bilgiyi temsil eder ve bilgiyle oraya kadar ulaşabilmiştir. Hz. Peygamberimiz ise bu noktadan sonra Rabbi’ne diğer kanadı olan aşkla gitmiştir.
Son söz yine O’na ait olsun: “Neyi arıyorsan O’sun sen“. Bu soruyu kendimize sormamızda çok çok faydalar var; parayı mı, makamı mı, Leyla’yı mı yoksa Mevla’yı mı….neyi arıyoruz, vesselam.
30 Haziran 2014 Pazartesi
Ramazan Üzerine Düşünceler
Yine bir Ramazan ayındayız, ruhlarımıza şifa olur inşallah. Dünyanın ve insanlığın gidişatının pek iç açıcı olmadığı bu zaman diliminde kendimizi hesaba çekmemize ne kadar ihtiyacımız var. İnsanlar orucun sadece yemekten içmekten uzak kalmak olduğu zannına kapılıyor maalesef. Oysa dilimiz de oruç tutmalı, kulağımız, gözümüz de. En güzeli de kalbin orucudur. O’ndan başka herşeyden uzaklaşmak…, bütün mesele budur. Normal zamanlarda dünya ve içindekilerin debdebesi bizi bu düşüncelerden uzak tutmaktadır. Hiç olmazsa Ramazan ayında kalbimize yönelip herşeyden ve herkesten uzaklaşarak iç dünyamıza doğru sırlı bir yolculuğa çıksak güzel olmaz mı?
Günlük yaşamımızda-çok farketmesek de- sivri yanlarımız, egolarımız, hırslarımız kendisini göstermekte. Ramazan ayı bu sivri yanlarımızı yontmamız için biçilmiş kaftan adeta. Zira ego‘yu besleyen en büyük etken beslenmedir. Küçük dağları ben yarattım edasıyla dolaşan nefsimiz, aç kaldığı zaman süt dökmüş kediye benzer. Yolun büyükleri bu anlamda çok güzel şeyler söylemiştir, aklıma ilk gelen Mevlana’nın şu sözüdür: Nefs bir köpeğe benzer, çok doyurursan hantallaşır, çok aç bırakırsan hırçınlaşır, en iyisi orta karardır. (Kilo verelim diye bizi 6 öğüne mahkum edenlerin kulakları çınlasın :))
Ramazan biraz da, mal mülk makam sevgisi hırsıyla yarış atı gibi koşan/koşturulan bizlerin kendine dönüp ben ne yapıyorum diye soracağı bir aydır. Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir ve bizler, var olduğunu sandığımız yoklukların ömrünü sürüyoruz. Hele maddiyatın daha da öne çıktığı bu modern zamanlarda metafizik yanını ihmal etmiş bizlere adeta bir ilaçtır Ramazan.
Goethe’nin -o çok sevdiğim sözüyle- yazıyı bitirelim: ” Ey sükun, gel artık yerleş içime”…
Hayırlı Ramazanlar…
19 Haziran 2014 Perşembe
Hz.Mevlana'nın Oruçla İlgili Sözleri
Ramazan ayında yaşanan manevi huzurun yeri bambaşka. Evlerde hazırlıklar, çarşı pazarda bir hareketlilik göze çarpıyor. En güzeli de insanın içinde yaşadığı sevinç.
Bu yazıda Hz. Mevlana’nın oruç ve Ramazanla ilgili sözlerine yer vereceğim. Bugüne kadar oruçla ilgili okuduklarınızdan çok farklı şeyler göreceksiniz…..
Herkese iyi Ramazanlar….
- Sen, orucu, şaşılacak acayip meziyetleri bulunan bir şey olarak bil! Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder. Sen, şaşılacak bir şey görmek istersen, oruca şaş! Sen, göklere çıkmak, Mi’rac etmek sevdasındaysan, şunu bil ki, oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır.
- Oruç, can gözünün açılması için bedenleri kör eder. Senin gönül gözün kör de, o yüzden kıldığın namazlar, yaptığın ibadetler sana o aydınlığı vermiyor, hakikati göstermiyor.
- Oruç, insan şeklindeki hayvanın hayvanlığını giderir. Bu yüzdendir ki oruç, insanın insanlığını olgunlaştırmaya mahsustur. Aşıkların hayatı, beden matbahı yüzünden kararmıştı. İşte oruç, o matbahları aydınlatmak için çıktı geldi.Dünyada şeytanın karnını deşen bir bıçağa benzeyen oruçtan daha fazla şeytan öldürücü, nefsin kanını dökücü bir şey var mı? Padişahlar padişahının kapısında kendisine gizli, özel bir vazîfe verilmiş, çabucak faydalı olan, kar bağışlayan kim var? Kim olacak? Oruç! Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını öyle tazeleştirir ki, zavallı balığı bile su o kadar tazeleştiremez. Nefis ile savaşa girişen mücahidin, gönül maksadına ulaşma yolunda oruç, yüz binlerce yardımcı canın yaşayışından daha da iyidir.
- İslam’ın binası şu beş direk üstüne kurulmuştur: “Kelime-i Şahadet, Zekat, Hac, Oruç, Namaz.” Allah’ a yemin ederim ki, bu direklerin en kuvvetlisi, en büyüğü oruçtur! Cenab-ı Hakk, bu beş direğin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiştir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir. Midesine düşkün olan, çok mide ağrısı çeker, sızlanır durur. Zaten midesine düşkün olanların talihlerinde oruç yoktur.
- Oruç, Allah’ın has kullarına Hz. Süleyman’ın saltanatını bağışlayan bir yüzüktür, yahut da taçtır. Onu ancak seçkin kullarının başlarına giydirir. Oruçlunun gülüşü, oruçsuzun secdedeki halinden iyidir. Çünkü oruç, o Rahman’ın sofrasına oturtacaktır. Sen farkında değilsin ama, yemek yediğin vakit, için pislikle dolar. Oruç hamama benzer. Seni maddî ve manevi kirliliklerden, bütün kötülüklerden temizler. Sen, hiç bilgi nuruyla nurlanmış bir hayvan gördün mü? Beden de bir hayvandır. Hayvanın ardına düşüp de orucu bırakma!
- Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır. Nefsinle savaşa girişince; “Ben orucu öyle ucuza satmam!” diye kendini yere at, ellerini çırp, ayaklarını vur, diret! Nefsin gönlüne musallat olmuş bir Rüstem’dir ama, oruç, onu gül yaprağı gibi tir tir titretir. İçinde ab-ı hayatın gizlendiği bir karanlıktan bahsederler. Aklı başında olanlara o karanlık, oruçtur. Sen, canının içinde Kur’an nurunu istiyorsan, şunu bil ki, oruç bütün Kur’an’ın tertemiz nurunun sırrıdır. Gök sofralarının, ruha mahsus sofraların başına tertemiz kişiler oturturlar. İşte oruç, sana, onlarla bir kaptan yedirir.Oruç seni gün gibi gönlü aydın, canı saf bir hale kor. Sonra da padişahla buluşma bayram gününde varlığını kurban eder, seni varlıktan ve benlikten kurtarır.
- Oruç ayına girdiğin zaman, o aya kavuştuğun için Hakk’a şükrederek, sevinerek, neşeli olarak gir! Çünkü Ramazanın gelişinden üzülenlere, gamlılara oruç haramdır. Onlar, oruca layık değillerdir.
Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine
Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine

-
Zamanda Yolculuk kavramı, birçok bilim insanının ve araştırmacının üzerinde durduğu bir konu. Bunun üzerine birçok hikaye-film yapılsa da b...
-
Masal bu ya: Olabilir de Olmayabilir de…. Bir zamanlar yaşlı ve bilge bir adamın yaşadığı bir köy varmış. Köylüler ne zaman bir konuda çıkma...
-
Çapalama Tekniği ile Kötü Anıları Değiştirin Güne güzel başladınız. Sabah sevdiklerinize, bulutlara ve çiçeklere günaydın dediniz ve gülücük...