oruç üzerine düşünceler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oruç üzerine düşünceler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2014 Pazartesi

Ramazan Üzerine Düşünceler

Yine bir Ramazan ayındayız, ruhlarımıza şifa olur inşallah. Dünyanın ve insanlığın gidişatının pek iç açıcı olmadığı bu zaman diliminde kendimizi hesaba çekmemize ne kadar ihtiyacımız var. İnsanlar orucun sadece yemekten içmekten uzak kalmak olduğu zannına kapılıyor maalesef. Oysa dilimiz de oruç tutmalı, kulağımız, gözümüz de. En güzeli de kalbin orucudur. O’ndan başka herşeyden uzaklaşmak…, bütün mesele budur. Normal zamanlarda dünya ve içindekilerin debdebesi bizi bu düşüncelerden uzak tutmaktadır. Hiç olmazsa Ramazan ayında kalbimize yönelip herşeyden ve herkesten uzaklaşarak iç dünyamıza doğru sırlı bir yolculuğa çıksak güzel olmaz mı?

ramazan
Ramazan Üzerine Düşünceler

Günlük yaşamımızda-çok farketmesek de- sivri yanlarımız, egolarımız, hırslarımız kendisini göstermekte. Ramazan ayı bu sivri yanlarımızı yontmamız için biçilmiş kaftan adeta. Zira ego‘yu besleyen en büyük etken beslenmedir. Küçük dağları ben yarattım edasıyla dolaşan nefsimiz, aç kaldığı zaman süt dökmüş kediye benzer. Yolun büyükleri bu anlamda çok güzel şeyler söylemiştir, aklıma ilk gelen Mevlana’nın şu sözüdür: Nefs bir köpeğe benzer, çok doyurursan hantallaşır, çok aç bırakırsan hırçınlaşır, en iyisi orta karardır.  (Kilo verelim diye bizi 6 öğüne mahkum edenlerin kulakları çınlasın :))

Ramazan biraz da, mal mülk makam sevgisi hırsıyla yarış atı gibi koşan/koşturulan bizlerin kendine dönüp ben ne yapıyorum diye soracağı bir aydır.  Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir ve bizler, var olduğunu sandığımız yoklukların ömrünü sürüyoruz. Hele maddiyatın daha da öne çıktığı bu modern zamanlarda metafizik yanını ihmal etmiş bizlere adeta bir ilaçtır Ramazan.

Goethe’nin -o çok sevdiğim sözüyle- yazıyı bitirelim: ” Ey sükun, gel artık yerleş içime”…

Hayırlı Ramazanlar…

16 Eylül 2008 Salı

Oruç Üzerine Düşünceler

Oruç Üzerine Düşünceler

Ramazan’ı yarıladık, geldi geçiyor bu sefer de, her zamanki gibi…Ömrümüzün tükendiği gibi. İlk günler susuzluğun verdiği hararetle geçti, dilim damağıma yapışmış vaziyette dolaştık durduk, zalim nefs “nasıl tutacaksın bu sıcaklarda orucu” derken ona kulak asmadık çok şükür, zaten hiç boş durmuyor ki. Normal günlerde 3-4 saat aç kalsam kan şekerim düşer ve yerlerde sürünürdüm, oysa oruçlu iken hiç de bir şey olmadı-olmuyor, demek ki iş maddi düzlemde değilmiş sadece. Allah insana manevi bir kuvvet de veriyor, “sen benim için yeme-içmeden kesilirsen ben de sana yardım ederim diyor” herhalde.

oruç üzerine
Oruç Üzerine Düşünceler

Oruçlu insanların iftara yakın saatlerde yüzlerindeki dinginliği-saflığı-hoşluğu görmek çok hoşuma gidiyor. Ramazan’da uyku düzenleri- yemek düzenleri bozuluyor fakat bunun güzelliği ayrı. Hele sahur için kurulan saatler, baygın gözlerle kalkış ve sonrasında silkiniş, birkaç şey atıştırıp sabah ezanını bekleyiş, ezandaki “namaz uykudan hayırlıdır” sözünü duyunca diğer günlerdeki tembelliğime hayıflanış, namazın kılınışı, uyuyan çocuklarıma bakış ve sonrasında uykunun kollarına kendimi bırakışım…. Başka hiçbir ayda-zamanda bunları yaşayamıyorum, sabahlara kadar oturduğum oluyor fakat hiç de böyle hissetmiyorum. Gün içinde atmosferdeki manevi havayı çok hissedemesem de iftara yakın saatlerde insanların koşturması, bir telaş eve yetişmeye dair, bir neşe ki sormayın.
Ramazan aslında Kuran ayıdır, bu ayda inmiştir Kuran. Bu ayda daha da çok okunmalı, aslı-meali-tefsiri. Peygamberimiz(s) ve hayata bakışı tekrar gözden geçirilmelidir. Bazen dilim sürçüp de kötü sözler söyleyince O’nun(s) ” oruçlu iken kötü konuşmayı bırakmayan boşuna aç durmasın” mealindeki sözleri aklıma geliyor, utanıyorum.
Ramazan aslında kendimizle hesaplaşma ayıdır. Napıyoruz, nasıl gidiyor hayatımız, ne oluyor, nedir bu hır-gür, nereye kadar bu telaş? Biraz da düşünüp kendimize çeki düzen verme vakti gelmemiş midir? Kötü huylarımızı ne kadar yontabildik, insanlara ne ölçüde faydalı olabildik, eşimize-dostumuza neler yapabildik….bu liste uzuyor, kendi açıma baktığımda pek fazla da ilerleyemediğimi görüyor ve üzülüyorum. Oysa dünden daha ilerde olmalıydık bugün.
Oruçlu iken orucun son demlerinde Afrika’daki açlıktan ölen insanları iyiden iyice düşündüm bu sene. Önceki yıllarda aklıma gelirdi ama bu sefer farklı oldu. Ben birazdan bu halden kurtulup önümde hazır bulunanları yiyecektim ama onların bu şansı yoktu ki. Aklıma hep aç bir çocuk ve karşısında duran akbaba fotoğrafı geliyor. Kendi çocuklarımı düşünüyorum, değil açlık, onlara istediği-ihtiyacı olan şeyleri alamamak bile bir anne-baba için ne kadar hüzün verici bir durumken onlar bunlardan mahrum kalıyor.
Hırslarımız ve ihtiraslarımızın da orucunu tutabiliyor muyuz acaba? Bir an şöyle kendimize dönüp ne yapıyorum diyebiliyor muyuz? Nedir bu tantana, senin nefsin hiçbir şekilde doymaz bunu bilmiyor musun? Hep daha fazlası, hep daha fazlası. Ruhlar kadar bedenler de yoruluyor bu hengamede. Oysa burada ne kadar kalacaksak o kadar ilgilenmeyecek miydik dünyayla?
Aslında bu yazı Mevlana Hz’lerinin oruçla ilgili sözlerinden ibaret olacaktı fakat olmadı, o da bir sonraki yazıda olsun…

Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine

  Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine