Google Earth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Google Earth etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Eylül 2016 Pazartesi

Google Earth

Kısa Hikaye – Google Earth

Gamze’yle evde boş insanlık uyguluyoduk. Google Earth’e sardık. Evimizi yurdumuzu bulup mal mal şenleniyoruz. Bu kendi dükkanını buldu, tabela daha eskiymiş o zamanlar ahı ahı yaptı filan… Duygusallık oluştu. O gazla bizim yeni evin koordinatlarını girdi. Ev şuan sıfır olduğu için inşaatlık halini görürüz, acayiplik olur dedik. Sonuçta Google eski görüntüleri veriyo, günlük diil. Bu mausla sokağa girdi; yaklaşıyo yaklaşıyo yuvamıza… Bir heyecan pıtırtısı oldu bizde. Mausla yürüdükçe yüzler gülüyo. Apartmana bi geldik, bizim bina ayakta! Has. Dümdüz apartman! Şimdiki hali. Hani sıfırdı lan bu apt, hep varmış ya. “Ev sahibi bizi mi yedi” olduk. Alllaaaaaaah diye cinnete kalkıcaktım ki, Gamze biraz daha girdi zumlamayla. O da ne! Kapının önünde öpüşme pozisyonunda 2 kişi bulunuyo! Bir kız, bir erkek, dip dibe. Oturdum yerime. Gamze son zumunu da yapınca ben, dileleleelele! Alnımdan 5 litre ter aktı aktı yüzceğizimi komple yıkadı gitti. Gözlerim çıkıyo giriyo! O kişi benim! Gamze’yse oturduğu yerde zıpladı! O saniyeden sonra kişilik değişti kızda! Böğürüyo. Hayko Cepkin müziği yapıyo bana. Böğürmenin içinde “Bu kadın kimm” cümlesi duyuluyo hafif. Önce “Ne kadını, ne diyosun” gibi bol bol ne ne ne çektim. Aptal yaptım. “Yok artık o ben miyim ki ordaki. E yuh” dedim. Ama gerçekten orda ne arıyorum, o kadın kim, noluyo damla bilgim yok. Tanımam etmem. Bu bi şaka olmalı durumundayım.

Kısa hikaye – google earth

Gamze delire delire iç odalarımıza koştu. Ben makas alıcak saplıycak diye bekliyorum. Şu an bıçaklanmayı bekliyorum koltukta. Hatta kalbime gelmesin diye koltukta ters döndüm, arkamı sundum. Hadi bism… İçerden devrilme, düşme kalkma efektleri duyuluyo boyuna. Pardon evi dağıtma evresine mi girdi bu? Daha beni dövmedi? Bu fişek gibi geri belirdi. Elinde benim ishal renkli ceketim. Google Earth’te üzerimde duran ceket. Evet kesinlikle ekrandaki kişi benim. Bu gerçeği kabullenelim. Burdan yürüyelim…

Kıza bi ilahi güç gönderildi, poşet taşıyamayan çubuk kraker kollar beni evin içinde tur attırıyo… Yakamdan tuttu, bütün odalara soktu çıkardı. Her odada kavga ettik. “Yav valla tanımıyorum o kadını” diyorum bol bol. Laptopu fırlattığı yerden aldı tekrar gösterim yaptı bana: İnanamamakla beraber resmen ağız ağızayız kadınla. 1 saniye sonra birbirimize dalmışız yani belli. Son bir yıldır kimseyle bu pozisyonu yaşamadım eminim. Orda napıyoruz, kimdir, neden o pozisyondayım sokak ortasında, bunlar yok bende. Artık bunları bıraktım; en son ben ne içtim, kafamı ne gibi yerlere vurmuş olabilirim onu bulmaya çalışıyorum.

Gamze kıskançlık fişeklemesiyle konuyu araştırdı. Fotonun tarihini ceddini buldu. Yeniymiş. Geçen haftayı işaret ediyo bulgular. Ne? Geçen hafta mı? Kız kenara çekti kendini ağlamaya başladı. Orada “Google” devini görmesem fotoşop diycem. Ama bir Google Earth görseli nasıl fotoşop olabilir. Gamze’nin ağlama yerine gittim. Yeminler döküyorum. Bi de Google’a göre “öpüştüğüm” kadın baya bi güzellik sahibi. Boy da Gamze’nin üç topuklu üst üste giymiş hali gibi bi şey olunca, bu hırs hırs hırsss. Senii ınınınınnı… Biraz iyi oldu aslında kıskanılmak. Sevilme puanım arttı.

Gamze ağlamaktan yorulmuş, motoru durdurmuştu. Sessizlik olunca aklıma şey geldi. Bizim internetin yaratıcısı gibi takılan bi arkadaş var. Burak. Buro. Onu aradım; böyle böyle tabloyu anlattım. Benimkine yaranıyım diye hoparlörü dışarı saldım. Çocuk “Abi fotoşop ne arar Google Earth’te, gerçek görüntüdür” demez mi bağıra bağıra. Gamze vites arttırarak ağlıyo bu kez. Buro “Sen yine bi gönder fotoyu bakam” dedi. Çekip attım uğursuz ekranı. Beklemek…

Benimki ilişkide eşyalarını toplama evresine geçti. Bi sonraki evre yüze tükürme, dikkat. Şiirli konuşmalar yapıyorum, bütün yer dinlerinde-gök dinlerinde yemin ediyorum. “Yanıt vermiyor” kız. Sen yeni evimize daha 1 ayda nasıl kız atarsın, sokak ortasında hangi genişlikle öpüşürsün… En son bunun bacaklarına Smack Down kilidi yaptım. Yapıştım. Ayrılmam hadi kov beni yüreğinden. O sırada telefonum içerden beni çağırıyodu. “Hadi git telefonun çalıyo. Öpüştüğün karıdır” dedi. “Töbe yarappim”le birlikte belki Burak’tır diye koştum. Evet Buro. Buro önce bi kahkaha attı göklere. Sonra:

“Oğlum bu olay arada oluyo. İki görüntü üst üste geliyo filan. Bak aslında aranızda baya mesafe var, kız atıyorum 10 metre ötede, karşılıklı yürümüşsünüz o sokakta. Fotoğrafa yakınlaşınca anlaşılıyo zaten… Sistem hatası yani ama çok komik olmuş gerçekten…”

Ney ney neyyyy. Tabi yaa… Telefonu Gamze’ye fırlattım öğrensin gerçekleri köpe.

Bu Burak’la konuştu. İki dakka sonra benim mastika oynadığım salona gelip koşa koşa koşmalı sarıldı! Bu kez mutluluktan ağlıyodu! Özür diledi bol bol.  Biz basit duygusal dizi çeker gibi hareketler yaparken kapı çalındı. Ehe ehe diye gittim açtım. Bir adam. Kara kuru. Elinde silah bulunuyo.

“Ben üst kat komşun koçum. Sen misin lan benim karıyı apartmanın önünde zorla öpen!”

Dedi.

—–

Bu yazı, misafir yazar olarak Mehmet Ali Çatal‘a aittir. Kendisine teşekkür ederim…



4 Ocak 2009 Pazar

Google Earth kml Dosyaları Nokia N95'de Nasıl Gösterilir?

Google Earth kml Dosyaları Nokia N95’de Nasıl Gösterilir?

Uzun zamandır arayıp da bulamadığıma biraz önce kavuştum ve paylaşmak istedim.

Google Earth’de kaydedilen yerlerden(placemark) oluşan kml dosyasını Nokia N95 (vd. symbian işletim sistemine sahip telefonların) haritasında nasıl gösterilebileceğini araştırıyordum. Nokia, bunun için lmx(Landmark Exchange) formatını kullanıyor. Bunun için şu işlemleri yapmak gerekiyor:
Aşağıdaki link’e oluşturulan kml dosyası yüklenir, convert to lmx tuşlanarak nokia için lmx dosyası elde edilir:

Elde edilen dosya pc’ye kaydedilir. Daha sonra bu dosya, bluetooth veya kablo ile Nokia telefonumuza atılır. Telefona atılan lmx formatlı dosya açıldığında kml dosyasındaki yer işaretlerimizin hepsi görülür ve bunların tamamı telefona kaydedilir. Yer işaretlerinin herhangi birini “haritada göster” ile seçtiğimizde telefonun haritası açılır ve yer işareti gösterilir.

Bu online converter ile kml to lmx dışında birçok farklı formata dönüşüm de elde edilebilir: Kml to Garmin vs. gibi….

13 Eylül 2006 Çarşamba

Cebit,İstanbul,Trafik...

Cebit,İstanbul,Trafik…
Gecen Cuma gunu Cebit Eurasia Bilisim Fuarina gittim. 5-10 Eylul tarihleri arasinda idi ve yaklasik 150 bin kisi bu fuari ziyaret etti. Fuar 10 bolumden olusuyordu. Bilisim ve telekomunikasyon ile ilgili oldugum icin cok da yeni seylerle karsilasmadim, zaten bildigim seylerdi. Cep telefonu ureticileri standlarinda henuz piyasaya surulmemis urunleri sergilediler. Basin-yayin ordaydi, canli yayinlar yaptilar. Devlet kurumlari da yerini almis. Kizilay standini gorunce direkt yanlarina gittim, orda kan alimi yapiyorlardi fakat ben kanla ilgilenmedim. Onlara sunu soyledim: 99 depreminden sonra Kizilay’da ortaya cikan skandallardan sonra bir vatandas olarak kuruma olan guvenimi kaybettim ve acikcasi hic de yardim yapmak gelmiyor icimden. Bu imaji duzeltmek icin neler yapiyorsunuz dedim. Karsimdaki yetkili kurumdaki degisimlerden bahsetti,yeni bir yapilanmadan bahsetti. Umarim halkin guvenini kazanirsiniz dedim, en azindan benim.

Cebit Fuarı

Yan tarafta Turk Patent Enstitusu standi vardi, orda da ayak ustu sohbet ettik. Turkiye’de en cok patent alan kurumun hangisi oldugunu sordum, Arcelik dediler, demek reklamlari dogruymus. Genelde beyaz esya uzerine patentler var. Bu da aslinda ayri bir yazi konusu, neyse.
Ilgimi ceken diger bir konu Cinlilerin standlariydi. Pc parcalari gibi urunlerini sergilediler. Her alanda geliyorlar yani. Yakinda ucuz arabalari ile de ulkemizde olacaklar.
Fuarda en son yazilim firmalarini oldugu bolume gittim. Diger salonlarin isiltisi orda yoktu, sadece merakli az bir kesim vardi. Standlarda dolasirken gecen gun farkettigim bir urunle ilgili sunum yapiyorlardi. Google Earth programina rakip olacak ve Turklerin hazirladigi cok hos ve ona benzer bir harita programini gecenlerde indirmistim: www.citysurf.com.tr Birkac gun sonra karsimda onlari gorunce sevindim, detaylica konustuk, eksiklik veya olmasi gerekenler gibi birtakim seyler ilettim.
5-6 saat fuari gezdim ama bazi yerleri atladigim oldu, cunku cok buyuk ve genis bir yer. Daha sonra saat 18 gibi yola koyulduk arabayla. Veee Istanbul’un malum trafiginde yerimizi aldik. Yavas yavas ilerledik, Fatih koprusune gelmeden yine beklemeye basladik, 6 seritten 2 seride inmeye calistik. Bu sekilde devam eden sinir bozucu trafikle saat 24 gibi ancak Bolu dagina yemege oturabildik ve Ankara’ya donusumuz 2 gibiydi. Bu mudur yani Istanbul? Su trafik sorunu ne olacak bimiyorum. Insanlarini sinirlerini bitirmis durumda zaten. O trafigi gorunce iyi ki gelmemisim buralara dedim. Insan cileden cikiyor.
Sonuc niyetine fuar gercekten iyiydi, fakat o kadar urunu orda gorunce ‘bunlarin nerdeyse hicbirini biz yapmiyoruz, hepsi disardan geliyor’ demeden edemiyorsunuz…

Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine

  Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine