Beynimizle ilgili ince esprilerle süslenmiş güzel bir konuşma. TED’de dolaşırken karşıma çıktı. İyi seyirler…
27 Mart 2019 Çarşamba
22 Haziran 2015 Pazartesi
Kan Akışımızı ve Ses Dalgalarını Görüntüleyen Hareket Mikroskobu
Kan Akışımızı ve Ses Dalgalarını Görüntüleyen Teknoloji:
Hareket Mikroskobu (Motion Microscope)
Google’ın Araştırma Ekibi’nde çalışan Michael Rubinstein ve ekibi, Hareket Mikroskobu adını verdikleri muhteşem bir teknoloji üzerinde çalışmalarını yürütüyor. Çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan hareket ve renklerdeki değişimleri videoya alan bu mikroskop, bildiğimiz mikroskopların aksine görüntüleri piksel bazında işleyerek kalp atım hızımızı ve damarlarımızdaki kanın akışını görünür kılıyor. Bunun yanında bir cips paketi üzerine yansıyan ses dalgalarının hareketini görüntüleyerek uzaktan o odadaki konuşmaları canlandırabiliyor.
Normal mikroskoplar nesneleri büyütmek için optikleri kullanırken hareket mikroskobu, bir video kamera ve görüntü işleme teknolojisi yardımıyla nesne ve insanlardaki en küçük hareketleri ortaya çıkarıyor. Bu da bizim dünyaya tamamen farklı bir gözle bakmamızı sağlayacak.
Derimiz altından kan akarken derimizin rengi çok hafif değişir ve biz bunu göremeyiz. Kalbimizin atım hızını da uzaktan çekilen bir video ile nasıl tespit edebiliriz? Bir insanın yüzüne bakınca duygu ve düşüncelerine paralel deri altından akan kanın değişimi görünse ne güzel olur? İşte bunları görebilir hale getiren bir teknoloji bu mikroskop. Bunun nasıl olduğunu Rubinstein şöyle açıklıyor:
“Peki bunu nasıl yapıyoruz? Temel olarak, zamanla her pikselde kaydedilen ışıktaki değişimi analiz ediyoruz ve bu değişimleri hareketlendiriyoruz. Görebilmemiz için onları büyütüyoruz. İşin zor kısmı o sinyallerin, istediğimiz değişimlerin aşırı belirsiz olması. Bu yüzden, onları videolarda her zaman olan gürültüden ayırırken çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bu yüzden, çok akıllı görüntü işleme teknikleri kullanarak videodaki her pikselin renginden kesin ölçümler elde ediyor ve sonra zamanla rengin değişim şeklini buluyor ve sonra bu değişimleri büyütüyoruz. Onları büyüterek bize bu değişimleri gösteren bu tür abartılı veya büyütülen videolar yaratıyoruz.”
Bunun yanında uzayda boşluğa savrulan ses dalgalarını bir şekilde toplayıp geri döndürerek sesin orjinaline ulaşmak da bu teknolojiyle mümkün. En çok hoşuma giden tarafı da bu zaten. Evrende kimsenin sesinin kaybolmadığını bir şekilde bu seslerin elde edilebileceği yıllar önce söylenmişti. Bu teknoloji geliştirilirse belki de tarihte yer alan ünlü şahsiyetlerin seslerine bir şekilde ulaşabiliyor olacağız.
Aşağıya Rubinstein’ın zevkle izleyeceğinizi umduğum TED konuşmasını ekliyorum. Video içinde kendi videolarınızı da benzer şekilde görüntüleyebilecek web adresi bulunuyor, aynı şeyleri kendiniz de yapabilirsiniz.
18 Ocak 2015 Pazar
Bir Bebeğin Anne Karnındaki 9 Aylık Muhteşem Yolculuğu
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) alanında yaptığı keşifle Nobel ödülü alan matematikçi ve yazılımcı Alexander Tsiaras, insan vücudunun esrarengiz yapısını incelerken “Döllenmeden Doğuma” ismini verdiği bir çalışma ile bizleri muhteşem bir yolculuğa çıkarıyor.
Ana rahmindeki bir damlanın akıl almaz bir şekilde bölünerek çoğalması ve 9 ay süre sonunda yaşamın en mükemmel canlısı insanın oluşumu, MRI cihazı sayesinde 3 boyutlu görüntülerle önümüze seriliyor. Aslında Alexander Tsiaras bir NASA projesi üzerinde çalışıyordu. Yapacağı işi şöyle açıklıyor : “İşim, NASA’nın astronotları derin uzay uçuşlarına hazırlarken sanal ameliyat gerçekleştirebilmesi için algoritmalar ve kodlar yazmaktı, böylece robotik bölmelerinden çıkmaları gerekmeyecekti. Üzerine çalıştığımız şeyin en büyüleyici yanlarından biri bizim yeni teknolojilerle tanışıyor ve onları kullanıyor olmamızdı, daha önce hiç görmediğimiz şeyler — yani sadece hastalık tedavisinde değil, vücutla ilgili görmemizi sağladıkları şeyler de sizi hayretlere düşürdü.” (Bilimin ne işe yarayacağını veya uzay çalışmalarına dökülen onca paranın bize nasıl katkı sağlayacağını düşünenlere güzel bir cevap sanırım).
9 dakikalık bu görsel şölende bebeğin oluşumunun yanı sıra kalp ve beyin gelişiminden de bahsediliyor. Zaten bir sonraki projeleri bebeklerin doğumdan sonraki beyinsel gelişimlerinin incelenmesi.
Bana en ilginç gelen bölümse 36. gün. Eğer fetüs 9 aylık süreçte bu hızda gelişmeye devam etseydi doğumda ağırlığı 1.5 tona ulaşacaktı!!! Kendisinin de itiraf ettiği gibi bu işte İlahi bir kudretin olmaması imkansız…
MRI ilginizi çektiyse daha önce yazdığım “Rüya ve Düşüncelerimizin Görüntülenmesi” yazısına da bakabilirsiniz.
15 Kasım 2014 Cumartesi
Hacker'lar İnternetin Bağışıklık Sistemi mi?
Hacker veya bilgisayar korsanı dediklerimiz kimlerdir? Amaçları nedir, sadece şirket veya devletlerin gizli sistemlerine girip bilgileri alan kişiler midir? Yoksa iyi şeyler de yapıyorlar mı? İnternet dediğimiz okyanusun bağışıklık sistemini mi oluşturuyorlar acaba?
Birkaç gün önce flaş bir haber geldi ekranlarımıza: HSBC bankası yaptığı açıklamayla, 2.7 milyon müşterisine ait hesap numarası ve kredi kartı bilgilerinin bilgisayar korsanlarınca çalındığını bildirdi. 16 haneli kredi kartı bilgisi ve son kullanma tarihi bilgileri. Müşterilerinin dikkatli olmalarını ve zarar görmeleri halinde banka tarafından zararlarının tazmin edileceğini söyledi. Bu saldırı dışarıdan olabileceği gibi içeriden de olabilir!! Bunu bilemeyiz tabii. Fakat saldırı amacına bakılırsa siyah şapkalı denilen hacker’lar tarafından yapılmış bir saldırı olduğu kesin. Peki kim bu siyah şapkalılar ve diğerleri?
Hacker Türleri
Daha fazla olmakla birlikte bence 4 farklı türü vardır diyebiliriz:
1- Siyah Şapkalı : Her türlü programı, siteyi veya bilgisayarı güvenlik açıklarından yararlanarak kırabilen bu en bilindik hacker’lar, sistemleri kullanılmaz hale getirir veya gizli bilgileri çalar. En zararlı hacker’lar siyah şapkalılardır.
2- Beyaz Şapkalı : Beyaz şapkalılar da her türlü programı, siteyi veya bilgisayarı güvenlik açıklarından yararlanarak kırabiliyor ancak kırdığı sistemin açıklarını sistem yöneticisine bildirerek, o açıkların kapatılması ve zararlı kişilerden korunmasını sağlıyorlar.
3- Hacktivist : Hacktivist’ler kendilerine göre kötü veya yanlış olan toplumsal veya politik sorunları dile getirmek amacıyla belirli siteleri hack’leyerek mesajlarını yerleştirirler. En ünlüsü Anonymous‘dur.
4- Script Kiddie : Script kiddie’ler hacker’lığa özenen kişilerdir. Tam anlamıyla hacker değillerdir. Genellikle kişilerin e-posta veya anında mesajlaşma şifrelerini çalarlar.
Görüldüğü üzere beyaz şapkalı dediğimiz hacker’lar, bilgisayar korsanı ifadesinin bizde uyandırdığı algının aksine sistem açıklarının kapatılmasına ve insanların zarar görmemesine çalışan insanlardır. Yazının başlığına uyan tip de bu insanlardır.
Siyah ve beyaz şapkalı hacker‘lara örnek vermek gerekirse, son zamanlarda oldukça meşhur olan ve sızdırdığı devlet sırrı belgeleriyle başı da derde giren Julian Assange. 16 yaşında sistemleri hack’lemeye başlayan Assange, kurduğu Wikileaks‘de yayınladığı gizli belgelerle devletleri karşı karşıya getirmişti. Assange, beyaz şapkalı sınıfına giriyor. FBI‘ın sistemlerine girip tutuklanan ve hapis yatan Kevin Mitnick, siyah şapkalı türünde bir hacker. Yakalanma hikayesi de ilginç: Mitnick, beyaz şapkalı bir hacker olan Tsutomu Shimomura‘nın bilgisayarına kişisel bir saldırı düzenliyor. Shimomura ise karşılık olarak Mitnick’in cep telefonunu hack’liyor ve görüşmelerini dinliyor. Bu bilgileri de FBI’a veriyor ve bu sayede FBI adamı yakalıyor.
Yazının içeriğini oluşturan bilgisayar korsanları, bizim gibi kişisel kullanıcılarla uğraşmıyor fakat 4. türden olanlar bunu yapabilir. Bunu engellemek için kişisel olarak basit hataları yapmamalı ve dikkatli olmalıyız. Daha önce bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, detaylara bu adresten erişebilirsiniz.
Son olarak konuyla ilgili TED konuşmasını eklemek istiyorum. Konuşmada ilginç detaylar ve örnekler var. Örneğin Filistin’li bir hacker, Facebook’da bir açık bulup bunu Facebook’a raporluyor. Büyük şirketler, bu tür açıkları bulup raporlayanlara iyi niyet karşılığı hediye babında bir ücret verir. Rapordaki eksiklik sebebiyle Facebook bunu dikkate almıyor, hacker ise buna kızıp Mark Zuckerberg’in duvarına bu açığın detaylarını yapıştırıyor!! Bundan sonra dikkate alınıyor ama kendisine para verilmiyor. İnternette bu duyulunca insanlar bu genç için bağış toplayıp Filistinli gence bu parayı veriyor. Burada görüldüğü üzere iyi niyetle yapılmış bir hareket var. Diğer örnekler ve detaylar için network güvenliği uzmanının konuşmasını izlemenizi tavsiye ederim.
29 Ekim 2014 Çarşamba
4D Printing ile Kendi Kendini İnşa Eden Binalar Mümkün mü?
4D Printing / 4 Boyutlu Yazıcı ile kendi kendini inşa edebilen yapılar fikri oldukça ilginç geliyor. Peki bu ne kadar mümkün?
Dilerseniz önce 3 boyutlu yazıcılara kısaca değinelim, sonra 4 boyutluyu inceleriz.
3 Boyutlu Yazıcı Nasıl Çalışır?
Bilgisayarda yapılan 3 boyutlu bir çizimden (3D CAD) 3 boyutlu katı bir nesne yapılması işlemi ve bu işlemi yapan makinelere verilen isime 3 Boyutlu Yazıcı deniliyor. Üç boyutlu nesneyi oluşturmak için dijital dosya ince dilimlenmiş katmanlar halinde kesitlere dönüştürülür. Baskı aşamasında üç boyutlu yazıcı ince katmanları üst üste ekleyerek nihai nesneyi oluşturur.
3 Boyutlu yazıcı ile aklımıza gelebilecek her türlü ürün gerçekleştirilebiliyor. Aşağıdaki resimler fikir verebilir:
İki boyutlu dünya’da alışık olduğumuz şekilde anlatmak gerekirse, bir yazıcıdan kağıt baskı alabilmek için önce Word (.doc) veya PDF dosyası hazırlamanız gerekir ya da elinizde hazır bir belge varsa, bunu bir tarayıcıda (scanner) tarayıp dijital verisini alırsınız.
Nesneyi üretmek için 3D Printer baskı yapmadan önce, üç boyutlu çizim dosyanızı (.STL, .OBJ) yüzlerce veya binlerce ince katmanlara dilimler. Her bir katman belirli bir kalınlıktadır.(örneğin 0.1 mm kalınlığında.)
Bu dilimlenmiş katman verileri üç boyutlu yazıcıya aktarılır ve üç boyutlu yazıcı, katmanları örmeye başlar. Her bir katmanın üstüne bir sonraki katmanı ekleyerek nihai nesneyi üretir. Üç boyutlu yazıc,ı PLA plastik hammaddeyi eriterek katman katman nesneyi örerek gerçekleştirir.
4 Boyutlu Yazıcı
Skylar Tibbits isimli bir araştırmacı, insan veya robot gibi harici bir etken olmaksızın akıllı malzemelerle kendi kendini inşa edebilen bir yapı üzerinde çalışıyor ve buna 4 boyutlu yazıcı ismini veriyor. Bugün nano-robotlar sayesinde ilaç sanayiinde ve tıpta çok değişik uygulamalar yapılıyor. Benzer şekilde insan ölçeğinde çalışmalar da mevcut. Skylar Tibbits, nano ölçekte uyarlanabilir malzemeyle yerleşik dünyayı birleştirmek istiyor. Yani kendi kendini inşa edebilen programlanabilir malzemeler.
MIT’de kendi kendine montaj yapabilen programlanabilir malzemeler inşa etmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Tibbits’in belirttiğine göre bunun en uygulanabilir alanı uzay. Dilerseniz örnekleriyle beraber anlatmaya çalıştığı TED konuşmasını izleyelim:
Bu yazı da ilginizi çekebilir:
26 Ekim 2014 Pazar
Bir Matematik Dehasının Büyüleyici Performans Gösterisi
Amerikalı bir matematikçi olan Arthur Benjamin, sayıların karesini zihinden hesaplamada başdöndürücü bir gösteri sergiliyor.
2,3,4 ve 5 basamaklı sayıların karesini hesap makinesinden bile daha hızlı hesaplayarak anında söyleyebiliyor.
Ayrıca 100 yıl öncesindeki herhangi bir tarihin hangi güne geldiğini de akıldan hesaplayabiliyor.
Küçükken “akıldan çarpma teknikleri” isimli bir kitap almış ve orada yazılanları uygulamıştım, oldukça eğlenceliydi. Hatta sayıların karesini ezbere bilmek, üniversite sınavı ve üniversitedeki matematik derslerinde işimi oldukça kolaylaştırmıştı.
Arthur Benjamin’in olağanüstü diyebileceğim matematiksel sihirbazlık gösterisini zevkle izleyeceğini umuyorum:
Beğendiğim ve paylaştığım diğer TED Talks yazılarıma bakmak isterseniz:
25 Ağustos 2014 Pazartesi
Beynimiz Bize Oyun mu Oynuyor?
Son yıllarda beynimizle ilgili birçok araştırma yapılmakla beraber önümüzdeki zaman dilimi içinde çok hızlı adımlar atılacağını sanmıyorum. Şimdilik bilebildiğimiz beynimizin %10’unu kullanabildiğimiz. Bu da açıkçası bana çok doğru gelmiyor. Niye tamamını kullanamıyoruz ki? Kim tüm kapasitesini görmüş de bunun ancak %10’unu kullanıyoruz demiş? Yoksa geri kalanı Fanta mı da söylemiyorlar? :))
Bu konuyu daha sonra incelemek üzere şimdi beynimizin bize oynadığı oyunlardan bir demet sunacağım. Göz yanılgısı dediğimiz olgu, aslında nesneleri bilinçaltımızda daha önce kodlandığı şekilde yorumlamaya alışkın olduğumuzdan ileri gelebilir mi? Görmek için gözümüze yansıyan ışığın, retinadan geçtikten sonra, sadece %50’si beynimize aktarılıyor ve beynimiz geri kalanını daha önceki bilgilerine dayanarak tamamlıyormuş!! Bu bilgiyi öğrendikten sonra, araba kullanırken ansızın yola fırlayan birini son anda farketme nedeninin bu olduğunu sanıyorum. Görmek için ışığa ihtiyaç var dedik, zifiri karanlık bir odada uyurken gördüğümüz rüyaları nasıl açıklayacağız, o da ayrı bir yazı konusu olsun. Yoksa beynimizin içinde bir ışık kaynağı mı var ki, rüya görebiliyoruz ? :))
Beynimizin bize oynadığı görsel oyunlar:
Üçgen ve top
turuncu top (aslında aynı boyutta)
Tren hangi tarafa gidiyor?
Üçgenler
Sandalye
Kareler ve kalem
Üçgen mi bu?
Gri ve beyaz!!
Dubalar
Çaydanlık!!
Perspektif
Son olarak beynimizi iyi yönetebilirsek neler yapabileceğini görmek için Keith Barry‘nin beyinle ilgili TED konuşmasını eklemek istiyorum. Konuşmasında beynimizin vücudumuza ve hislerimize nasıl etki edebildiğini örneklerle gösteriyor. Hele ilk örnekteki, yanındakinin gözlerinden faydalanarak gözleri kapalı şekilde araba sürme deneyimi oldukça ilginç…
8 Ağustos 2014 Cuma
Khan Academy ile Çocuğunuza Matematiği Sevdirin
“Herkese, her yerde, dünya standartlarında ücretsiz eğitim” sloganıyla Amerika’da hayata geçen Khan Academy, artık Türkçe içerikli videolarıyla öğrenci ve öğretmenlerin kullanımına sunulmuş durumda.
Başka şehirde bulunan kuzenlerine matematik derslerinde yardım etmek için Youtube’a video hazırlayıp koymakla başlayan Salman Khan, videolar arttıkça bir süre sonra öğrenci ve öğretmenlerin bunlardan faydalandığını görmüş ve bir sistematik oluşturarak işini bırakıp bu projeye gönül vermiş.
Önce matematikle başlayan bu dersler, zamanla fizik, kimya, biyoloji ve daha bir çok dala uzanmış. Ders çalışmaktan ve ödevden sıkılan öğrenciler için ilk başta pilot uygulama olarak bir okulda bu dersler denenmiş. Öğretmenlerin uzaktan ve tabii sınıfta takibini sağlayan sistem, konuyu anlamadan bir diğerine geçmiyor. Pilot uygulama sonunda proje başarılı olmuş, hem öğrenci hem de öğretmenler tarafından çok beğenilmiş.
Mesleğini bırakarak bu işe gönüllü olarak başlayan ve Khan Academy‘i kuran ekibe, Microsoft‘un sahibi Bill Gates de destek vermiş. Her ay yaklaşık 10 milyon öğrenci, öğretmen, veli, ev hanımı vs tarafından izlenen yaklaşık 5000 kadar videonun şimdilik 2810 tanesi Türkçe. Milli eğitim Bakanlığı ile yapılan ortak çalışma ile de derslerin okullarda öğrencilere sunulması güzel bir çalışma olmuş.
Türkçe içeriğe sahip siteye buradan ulaşabilirsiniz.
Matematikle başlayan bu serüven, ortaokul matematiğinden fen bilimlerine, sanat tarihinden üniversite düzeyinde finansa kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Aşağıda 2011 yılında Salman Khan tarafından yapılan TED konuşmasını izleyerek projenin ilk adımlarıyla ilgili detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
Son birkaç yıldır çocuklarımızın elinden düşürmediği tabletlerde Khan Academy videolarını izleterek matematik ve başka konuları onlara sevdirebiliriz kanaatindeyim.
Ayrıca; Scratch ile Çocuğunuz Kod Yazsın
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Altıncı His Teknolojisi
Altıncı His Teknolojisi, dijital bilgiyi kullanarak fiziksel dünyamızı daha zenginleştirmeye yarayan giyilebilir bir teknoloji. Bu teknolojiyi bulan Pranav Mistry, MIT Media Lab‘da çalışan bir Hintli.
Google Glass ile hayatımıza girmeye çalışan giyilebilir teknoloji kavramı, aslında tahminlerimizden öte yeniliklere açık. Google Glass, bize sadece bir gözlük yardımıyla hayatımızı kolaylaştırabilecek bir ürün sunuyor.
Altıncı His Teknolojisi sahibi P.Mistry şu düşünceden yola çıkmış: “Yaşantımızdaki günlük objeler ve jestler hakkındaki bilgimiz ve onları kullanma biçimimiz, dijital dünyayla olan etkileşimimize nasıl uyarlanabilir?… Klavye ve fare kullanmak yerine, neden bilgisayarımı fiziksel dünyayla etkileşim kurduğum şekilde kullanamayayım?”
Bilgisayarın faresi ile başlayan bu araştırma, kağıtlara aldığımız notları SMS ile göndermeye, 3 boyutlu çizim yapabilen kalemlerden uçak biletini kullanarak Google Maps’de arama yapmaya kadar birçok alana yayılmış. Daha fazla detayı yukarıdaki TED konuşmasında bulacağınız için buraya yazmıyorum.
İlgimi çeken en önemli konu da, konuşmanın sonunda P.Mistry’nin bu teknolojiden zengin olmak değil herkesin kendi Altıncı His cihazını yapabileceği açık kaynak kodlu bir sistemi yapacağını söylemesiydi.
Projeyi kendi web sitesinden incelemek için Pranav Mistry
7 Temmuz 2014 Pazartesi
En Çok İzlenen 5 TED Talks Videosu
“Yaymaya Değer Fikirler/Ideas Worth Spreading” sloganı ile 1984 yılında konferanslar serisine başlayan TED, dünyanın en büyük fikir paylaşım platformlarından biri olmayı başarmış durumda. Teknoloji, eğlence ve dizayn ile başlayan konuşmalar bugün, bilimden iş dünyasına ve global konulara kadar alanında en iyisi olan kişileri konuşmacı olarak bizlere sunuyor. TED.com adresinde 100 farklı dilde alt yazılı olarak bu videoları bulabilirsiniz, tabii aralarında Türkçe de var.
Ara sıra beğendiğim TED videolarını bu sitede paylaşıyorum (örneğin 1 , 2 ..). Alanında uzman kişilerin oldukça ilginç ve bilgi verici konuşmalarını izlemek keyif verici.
Bu yazıda da tüm zamanlara ait en çok izlenen 5 TED Talks videosunu paylaşmak istiyorum. Sizler de sitede ilgi duyduğunuz alanlarla ilgili videoları, alt yazıları Türkçe yaparak, izleyebilirsiniz.
4-Brene Brown / The Power of Vulnerability / Güvenlik Açığının Gücü / 15 Milyon izlenme
5-Jill Bolte Taylor / My Stroke of Insight / Geçirdiğim Felcin İç Yüzü / 15 Milyon izlenme
26 Mayıs 2014 Pazartesi
E-Book'ların Geleceği Nasıl Olacak?
Ayrıca telefon-tablet ve e-kitap okuyuculardan okuduklarımız, gözlerimizi daha az kırptığımız için gözlerimizin kurumasına ve bir süre sonra bırakmamıza sebep oluyor. Belki de en önemli nedenlerden biri de budur.
Aşağıdaki video, e-kitapların geleceğiyle ilgili çok ilginç şeyler sunuyor. Teknoloji ilerledikçe bu ve daha fazlası olacaktır ama hiçbir zaman kağıdın yenilemeyeceği kanaatindeyim. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
20 Mayıs 2014 Salı
Görünmeyen Dünyanın Gizemleri
Görünmeyen Dünyanın Gizemleri
Bir önceki yazıda Süper Sicim Teorisi‘nden bahsetmiş ve atom altı evrenlere seyahat etmiştik. Bu yazıda ise yüksek hızlı kameralar ve elektron mikroskopu yardımıyla çekilen görüntülerden oluşan muhteşem bir dünyaya girmiş olacağız.
Bilimin geldiği bu nokta, ileriki yıllarda hayal dahi edemeyeceğimiz bir çerçeveye bizi taşıyacak gibi görünüyor. Belki de yakın zamanda bu nano robotlar, kanser hücreleri üzerine giderek onları imha edecek. Yapay organların üretiminden bahsediliyor. Tabii şu da bir gerçek ki, tıp ne kadar ilerlese de yeni hastalıklar ortaya çıkacak. İnsanoğlunun uzun yaşam/ölümsüzlük peşinde koşması aslında çok eskilere dayanmakla beraber ne kadar uğraşsak da bu ölümlü bedenle yeryüzünde fazla kalamayacağız:)
Şimdi Louie Schwartzberg‘in güzel görüntülerle bezeli TED Konuşması:
11 Mayıs 2014 Pazar
Süper Sicim Teorisi (Super String Theory)
Atomlardan büyük yıldızlara kadar evrenimizdeki her şeyi açıklayabilecek bir teori var mı? Einstein, Genel İzafiyet Teoremi‘yle biraz yaklaşmış fakat kütle çekim yasası her şeyi açıklayamıyor.
Bu yasa büyük ölçekli yapılara uygulanabiliyor, dünyamızın nasıl olup da güneşten etkilendiğini ve uzayda savrulmadığını anlatabiliyor. Fakat Atomik ölçekteki Kuantum Mekaniği‘ne cevap veremiyor.
Son yıllarda öne sürülen Süper Sicim Teorisi, bu iki teoremi birleştiren, evrenimizin tüm yapılarının temel taşını açıklamayı öngören ve evrenin 11 boyutlu olduğunu ileri süren bir teori.
2005 yılında yapılan aşağıdaki TED konuşması, konuyu oldukça güzel bir şekilde anlatıyor…
Konuşmanın sonunda Cern’de yapılacak Tanrı Parçacığı (Higgs Bozonu) deneyinden bahsediliyor. Bahsekonu Büyük Hadron Çarpıştırıcı’sı geçen yıl tamamlandı ve deney yapıldı fakat deney sonuçlarından henüz haberimiz yok. Bu sicim teorisini ilk duyduğumda, ölüm anında ruhumuz bu iplerin oluşturduğu bir tünelden mi öbür aleme (paralel evrenler??) geçiyor diye düşünmeden edemedim. Allah bilir tabii. Zira Karadelik’lerin başka evrenlere açılan kapılar olduğu düşünülüyor. Bu da başka bir yazı konusu olsun.
6 Mayıs 2014 Salı
İlham Verici Liderler
İlham Verici Liderler
Büyük liderler nasıl ilham verirler?
Apple, Martin Luther King, Wright Kardeşler ve diğerlerini örnekleyen, beynimizin çalışmasını ve Ne/Nasıl/Niçin sorularını çok güzel bir şekilde irdeleyen ufuk açıcı bir TED konuşması.
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Kızıl Gezegen Mars
Mars’la ilgili ilginç bilgiler aktaran bir TED konuşması:
Joel Levine: Why we need to go back to Mars? (Neden tekrar Mars’a gitmeliyiz?)
Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine
Nietzsche’den Hayat Dersleri: Güçlü, Özgür ve Anlamlı Yaşamak Üzerine

-
Zamanda Yolculuk kavramı, birçok bilim insanının ve araştırmacının üzerinde durduğu bir konu. Bunun üzerine birçok hikaye-film yapılsa da b...
-
Masal bu ya: Olabilir de Olmayabilir de…. Bir zamanlar yaşlı ve bilge bir adamın yaşadığı bir köy varmış. Köylüler ne zaman bir konuda çıkma...
-
Çapalama Tekniği ile Kötü Anıları Değiştirin Güne güzel başladınız. Sabah sevdiklerinize, bulutlara ve çiçeklere günaydın dediniz ve gülücük...